Kent akademisi (Online), cilt.17, ss.40-52, 2024 (Hakemli Dergi)
ÖZ
İstanbul coğrafi konumu ve jeopolitik önemi nedeniyle, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı Dönemi’nde de bu kozmopolit yapı sürdürülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılda başlayan reform hareketlerinin sonucunda ve Kırım Savaşı’nın sona ermesiyle, özellikle II. Abdülhamid döneminde, İstanbul’a yabancılar akın etmeye başlamışlardır. Şehir genişledikçe modern ihtiyaçlara cevap verecek değişik yapılara ihtiyaç artmakta ve gelişmiş altyapı projelerinin de inşa edilmesi gerekmekteydi. Bu ihtiyaçları karşılayacak yerel mimar sayısı oldukça az olduğundan, Osmanlı hükümeti uzmanlık ve yardım için Avrupalı mimar ve mühendislere başvurmuştur. Yabancı mimarların etkisi gerçekte çok geniş kapsamlı bir konu olduğundan bu çalışmada, sadece Almanca konuşulan ülkelerin (Germanofon[1]) mimar ve mühendislerinin İstanbul'un mimari mirasına katkıları araştırılmış, tasarladıkları yapılar ve genel olarak etkinliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Türk-Alman ilişkileri Türkiye tarihinde önemli bir yeri olduğundan ve özellikle ilk etkileşim İstanbul’da olduğundan, çalışma sadece İstanbul’daki faaliyetleri ve yoğun olduğu 19-20.yy dönemi kapsamaktadır. Geç Osmanlı döneminde, İstanbul'u şekillendiren ekonomik, politik ve kültürel güçlere bakarak, Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu arasındaki geniş kültürel alışverişin kültürümüze etkilerini ve İki dünya savaşı arasında Nazi Almanya’sından Türkiye’ye sığınan Alman ve Avusturyalı mimarların, özellikle üniversiteler ve kent planlaması üzerindeki etkileri araştırma kapsamında ele alınmıştır. Son olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra azalan etkileşimin nedenleri incelenecek ve bu bağlamda, yaklaşık 200 yüz yıl süren bir dönemde Almanca konuşan ülkelerin mimarlarının kendi kültürlerini yansıtan tasarımları ve eğitimdeki rolleri değerlendirilecektir. Farklı dillerde yazılmış çok sayıda kaynağa ulaşılmış, ancak konuyu tek bir kaynakta, bütünsel olarak ele alan eserlere veya çalışmalara pek rastlanmamıştır. Çalışmanın sonucunda İstanbul’da çalışmış ve bilgisine ulaşılmış tüm mimarların ve eserlerinin ayrıntılı bir listesi verilmiştir. Bu amaç ve hedefle çok sayıda literatür, arşiv, tarih süreci, haritalar incelenmiş ve yerinde gözlemler yapılmıştır.
[1]
Aslen Yunanca kökenli
olan –fon eki, ‘konuşan’ anlamına gelir.
Bu nedenle, Germanofonlar, Almanca
konuşan insanlardır. Tamamen veya kısmen
yerleşik bir Alman dili geleneğine sahip ve/veya Almancanın resmi dil olduğu ülkeler
Germanofoni’ye dahil sayılmaktadır. Bu terim, Türkiye’de literatürde
kullanılmakta olup, TDK sözlüğünde yer almamaktadır.