Çalışma, Covid-19’un güvenlik üzerindeki etkisini polis ve ordu arasında bulanık hale gelen işbölümüneodaklanmak suretiyle analiz etmek niyetindedir. Covid-19, ilk olarak Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkmış vesonrasında kısa sürede Avrupa’nın tamamına yayılmıştır. Sonrasında, dünya genelinde siyasal otoriteler birer birerhastalığın güvenlik için bir tehdit oluşturduğunu açıklamıştır. Bu bağlamda, pandeminin güvenliğin dönüşümündeSoğuk Savaş sonrası ve 11 Eylül saldırılarından sonra yeni bir aşama oluşturduğu iddia edilmektedir.Makale, Covid-19’un yükselişiyle birlikte gelişen şartlar altında, polis ve ordunun pandemiyle mücadelede yenisorumluluklar üstlendiğini iddia etmektedir. Bu yeni görevlerin belirsiz ve bulanık karakteri polise ve orduya hemdaha geniş bir alanda görev yapma hem de takdir yetkisi kullanma olanağı sağlamıştır. Ayrıca, pandemi, polis veordu arasındaki geleneksel rol dağılımını ve iş bölümünü de dönüştürmeye başlamıştır. Bu süreçte, ordu Covid-19ile mücadelesinde devlet sınırları içerisinde daha fazla rol üstlenmeye başlamıştır. Ordu personelinin özellikle sağlıkve iç güvenlik alanında destek sağladığı gözlemlenmektedir. Birçok Batı ülkesinde -ABD dâhil- ordunun polisedestek olması sıkça rastlanır bir uygulama haline gelmiştir. Polis ise bu dönemde koronavirüs yasaklarınıngözetilmesinde daha fazla şiddet kullanır hale gelmiştir. Bu bakımdan, Covid-19’un özellikle konsolide olmayandemokrasilerde polisin militarizasyon sürecine katkı sağladığı söylenebilir
This study aims to analyze the impact of COVID-19 on security by focusing on the blurring boundaries between the military and police. The first COVID-19 case was identified in December 2019, in China and has quickly spread throughout Europe. Since then, political authorities all around the world have declared the pandemic as a global threat to security. In this context, the pandemic seems to appear as a critical milestone in the transformation of security, which began with the end of the Cold-War and was further accelerated by 9/11. This paper asserts that, under the circumstances created by the rise of COVID-19, the police and the military have started to undertake new responsibilities to fight against the pandemic. The unclear and blurry character of these newer missions has granted both the police and the military the opportunity to act in an exceptional way and to use discretionary powers. Additionally, the pandemic has blurred the traditional division of labor between the police and military. The military, in its fight against COVID-19, started to take more responsibility within state borders. Military personnel have provided support in domains of healthcare and internal security. It becomes a common attitude in many Western states, including the U.S, for the military to backup police forces. The police, in return, started to use extreme violence while enforcing coronavirus lockdowns. Finally, it could be claimed that COVID19 accelerated the militarized police practices, particularly in unconsolidated democracies.