İnsanlık tarihi boyunca, oturma biçimlerimiz yaşam
tarzlarımızı, kültürel kodlarımızı ve teknolojik ilerlemelerimizi yansıttı.
Milyonlarca sandalye ve koltuk, bu evrimin sessiz tanıkları olarak üretilip
hayatımıza girdi. Her biri dönemin ihtiyaçlarına, estetik anlayışına ve malzeme
olanaklarına göre şekillendi. Bugün, geçmişin mirasını barındıran ve geleceğin
vizyonunu şekillendiren bir dönüm noktasındayız. Ancak, akıllarda önemli bir
soru belirmektedir:
“Gelecekte oturma
biçimlerinde yenilikler mi göreceğiz, yoksa mevcut tasarım anlayışları mı devam
edecek?”
Teknolojik
yenilikler, sürdürülebilirlik arayışları ve kullanıcı deneyimleri doğrultusunda,
oturma kavramı yeniden mi tanımlanacak, yoksa tanıdık kalıplar içinde mi şekillenecek?