Kapadokya Troglodit Mekanların Kavramsal Boyutunun Tanımlanması ve Mülkiyet Açısından İncelenmesi


Creative Commons License

Akcan Şirin E., Ayabakan A. I.(Yürütücü), Özmen B.(Yürütücü)

TÜBİTAK Projesi, 2023 - 2024

  • Proje Türü: TÜBİTAK Projesi
  • Başlama Tarihi: Ekim 2023
  • Bitiş Tarihi: Haziran 2024

Proje Özeti

Kapadokya bölgesi geçmişten günümüze, ilk uygarlıklar da dahil olmak üzere, birçok medeniyete ev sahipliği

yapmış bir bölgedir . Kendine has bir iklimi ve toprak yapısı olan bu bölge; içerisinde yaşayanların, deneyimleriyle,

yaşayışlarıyla ve bazen de korkularıyla özelleşmiştir. Bu deneyimleri ve yaşayışları ilk olarak okuyabildiğimiz

nokta bölgenin “kendini oluşturmuş mimarisidir”. Kapadokya mimarisi bize bu bölgede yaşayan toplulukların nasıl

yaşadıklarını, inançlarını, savaşma şekillerini göstermektedir. Bu tarihsel zenginliğin getirmiş olduğu birden fazla

bileşenle bugüne dek oluşmuş bu şehir dokusunu, bugün okuyabilmek, ülkemize ve dünyaya sunabilmek önemli

bir hedeftir. Kapadokya yerüstü mimarisi kadar, yeraltı mimarisinde de özgün bir bölgedir. İhtiyaca yönelik “oyma”

tekniğiyle mekân oluşumları malzemeye ihtiyaç duymadan oluşmuş bir mekân kurgusudur.

Kapadokya meydana gelme şekli tamamen doğal olsa da kullanım tanımında bir mimarlıktır. Savunma, barınma,

eğitim vb. gibi her türlü ‘insani’ mekân kullanımlarına hizmet vermiş bir coğrafi bölgedir. Genel ifadelerle

Kapadokya mimarisinin inşa edilmeyen bir mimarlık olarak mimari boyutunun nerede olduğu bulunmaya

çalışılmış ve eşine az rastlanır bir mimari tasarımı çeşitliliği meydana getiren ögeler ile anlatılmaya çalışılmıştır.

Genel kurgu olarak en tutarlı mimarlık tarihçisi Kenneth Frampton’un mimarlığa tektonik boyutunu öne çıkaran

tanımlamasına kadar yayılabilmektedir. Ancak araştırmamız ‘somut ‘gözlem ve çözümleme alanı olan

Kapadokya troglodit yerleşmeleri, tüm dünyadaki bu tür yerleşmeler içinde yaygın tipolojik örnekleriyle bu güzel

tanımlama çabalarının çerçevesinde ya sığmamakta ya da tanımlamalar çerçevesinde eksik olarak

zayıflatmaktadır.

Çağdaş kuramlar içerisinde Frampton‘un güçlü kavramı ‘tektonik’ bulunmaktadır biridir. Mağaralardan

başlayarak toprağa kazınmış, negatif mekânlar bu genel tanımı zorlamakta mimarlığın ne olduğunu yeniden

betimleme zorunluluğunu çağırmaktadır. Kapadokya’yı bu yapılsallık (tektonik) kalıbının tanımları çerçevesine

oturttuğumuzda eksik noktalar kalmaktadır. Bu kuramsal çerçevenin paradigmasını ile ‘atektonik’ boyutu da

katılarak yeniden değerlendirilecektir.

Yeraltında oluşmuş bu mekânların tespitlerinin önemi sadece sanat, arkeoloji, tarihsel bağlam ya da turizm için

önemli değildir. Geçmişten günümüze kadar gelen bu yeraltı mekânsallaşması, bugün mülkiyet özelinde sorunlar

çıkarabilmektedir. Bugün doğacak bu problemlerin çözümü ise bu mekânların tespitinin ve ölçümünün

yapılabileceği tekniklerin üretilmesiyle mümkün olacaktır.